Meme gelişimi anne karnında başlar, doğum sırasında meme erkekte ve kadında aynıdır. Sadece büyük süt kanallarını içerir. Ergenlikte gelişmeye devam eder. Memeler gelişimini hamilelikte tamamlar.
Meme gelişiminde östrojen, progesteron, prolaktin, tiroid hormonları, kortizol ve büyüme hormonları gibi hormonlar etkilidir.
Meme süt üreten, 15-20 adet lobül denen bezler ve bu üretilen sütü meme başına taşıtan kanallar, meme başı ve büyük çoğunluğunu içeren yağlı destek dokudan oluşur. Erkeklerde süt kanalları mevcut olup, süt üreten bezler yoktur.
Meme ile ilgili şikayetler kadınlar arasında oldukça yaygındır. Neredeyse her iki kadından birinde hayatının bir döneminde meme ile ilgili şikayet ortaya çıkar.
Kadınların büyük çoğunluğu hayatının bir döneminde meme hastalıkları ya da semptomları ile ilgili şikayet yaşarlar. Meme muayenesi ergenlikten sonra yılda 1 defa uzman hekim muayenesi ve ultrason ile yapılmalıdır. 40 yaşa gelindiğinde muayene ve ultrasona mamografi eklenerek yıllık meme muayenesi yapılır. Hastalarda ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yaparak kendisi de aktif olarak meme takibine katılmalıdır.
Eğer hastanın aile öyküsü (yakın akrabalarında meme kanseri) var ise, mamografi yaşı daha erkene çekilebilir. Birden fazla yakın akrabada kanser öyküsü olması durumunda genetik araştırma yapılabilir.
Meme hastalıkları denince akla ilk gelen meme kanseri olmasına rağmen iyi huylu meme hastalıkları daha yaygın görülmektedir. Hastalar her meme şikayetini kanser kaygı ve korkusu ile en kısa sürede çözme yoluna başvurmaktadır.
İyi huylu meme hastalıklarının birçok bulgusu meme kanseriyle benzerlik gösterir. Bu nedenle mutlaka meme kanseri ekarte edildikten sonra tedavisi yapılmalıdır. Memede ele gelen her kitle kanser değildir. Hastalar en çok meme de ele gelen kitle şikayeti ile doktora başvurmaktadırlar. Ancak mutlaka ayrımı yapılmalıdır. Bu kitlelerden;
Memede en sık görülen lezyonlar meme kistleridir. Memedeki süt kanalı bezlerindeki genişlemeler sonucu oluşur. 25-45 yaş arası kadınlarda daha sık görülür. Tek ya da birden fazla olabilir. Tek ve belli bir büyüklüğe ulaşan kistler kontrol sonrası kist içindeki sıvı iğne ile boşaltılabilir. Kist içeriğinden patolojik inceleme yapılır.
Kist içinden alınan sıvının özelliğine göre cerrahi gerekebilir. Kist boşaltıldıktan sonra tekrarlayan kistler için de cerrahi önerilir. Çoğunlukla memede ağrı ve ele gelen kitleyle fark edilir. Kistler çoğalabilir büyüyebilir kaybolabilir bunlar kanser habercisi olarak değerlendirilmezler.
Fibroadenomlar kistlerden sonra memede en sık görülen ele gelen kitle sebebidir. 30 yaş altında sık görülür. Gebelikte büyümeye eğilimlidir. Düzgün sınırlı, sert ve hareket eden kitlelerdir. Boyutları değişkendir. Genellikle 2-3 cm ve üzeri olan fibroadenomların cerrahi olarak çıkarılması önerilmektedir. Büyük çogunluğunda takipte kalmak yeterlidir.
Fibroadenomlar kansere dönüşmez. Hızlı büyüme görülebilir. Ergenlik döneminde görülen ve 5 cm’den büyük olan fibroadenomlarında cerrahi olarak çıkarılması önerilir. Bunun dışında şekil bozukluğu içeriyor veya hasta rahatsızlık duyuyorsa cerrahi önerilir. Doğum kontrol hapı kullanımı fibroadenomlarda artış göstermez. Fibroadenomlar kendiliğinden kaybolma eğiliminde değildirler ve ancak büyük boyutlara gelmediği sürece takipte kalınması yeterlidir.
Kadınlarda en sık görülen meme şikayetidir. Büyük bölümü fizyolojik ağrı dediğimiz mensturasyon öncesi hormonal değişikliklere bağlıdır. Meme ağrısıyla kanser birlikteliği nadir görülür. Meme kanserleri genellikle ağrısız seyreder. Meme ağrısının en sık sebebi hormonal değişikliklerdir. Ancak hastaları en çok rahatsız eden ve kaygılandıran doktara gitmesini sağlayan şikayetlerdendir. Hastalar kas ağrısı ile meme ağrısını ayırt etmekte zorlandıkları için çoğunluğu kas ağrısı olan şikayetleri de meme ağrısı olarak biledirirler.
Fibrokistik meme yapısına sahip kadınlarda, adete yakın dönemlerde adet ağrısı sıklıkla gözlenir. Meme ağrısı olan her hasta mutlaka hekim tarafından değerlendirilir. Muayene ve tetkikleri yapıldıktan sonra normal olarak değerlendirilirse semptomatik tedavi edilir. Bazı durumlarda kafein, tuz ve yağ kısıtlaması, destekleyici südyen kullanımı önerilir. Medikal tedaviden de fayda görür. Meme ağrısı ile kanser birlikteliği nadir olarak gözlenir.
Meme başı akıntısı da kadınlar arasında sık gözlenen şikayetler arasındadır ve değişik zamanlarda ortaya çıkabilir. Memenin sıkılarak meme başından akıntı gelmesi normal olarak kabul edilir. Meme başı akıntısının ciddiye alınması ve kanser ile ilişkilendirilebilmesi için kendiliğinden akıntının olması gerekir. Meme provakasyonu denen sıkma gibi işlemlerde meme başından akıntı gözlenir ancak bu bulgu hastalığı işeret etmez.
Meme başı akıntısı bulunan kadınlarda akıntının kendiliğinden olması ve kahverengi-kırmızı renkte olması kanseri düşündürebilir. Özellikle kanlı ya da kahverengi renkte önemli bir bulgudur. Böyle durumlarda meme başı akıntısından örnek alınarak laboratuvar incelemesi yaptırılmalıdır. Ancak her meme başı akıntısı aksi ispat edilene kadar patolojik kabul edilmelidir. Meme başı akıntısının büyük çoğunluğu doğum kontrol hapına, gebeliğe, mensturasyona, travmalara, mekanik uyaranlara ve ilaçlara bağlı olarak gelişir. Fizyolojik akıntılar genelde tedavi gerektirmez.
Meme başı altında yer alan meme kanallarının genişlemesi ve bunların çevresinde inflamasyon ve fibrozis denilen değişikliklerle karakterize bir durumdur. Meme başından berrak, kanlı veya iltihaba benzer akıntıya neden olabilir. Muayenede kitle olarak ele gelebilir. Duktal Ektazi rahatsızlığı nadir olarak cerrahi gerektirir. Cerrahisinde genişlemiş olan meme kanalıyla birlikte etraf dokuların çıkarılması yeterlidir.
Mastit meme dokusunun bir enfeksiyon ajanı ile ortaya çıkan enfeksiyonudur. Genellikle emzirme döneminde görülür. Meme başındaki çatlak ve erozyonlardan giren bakterilerle oluşur. Memede sertlik, kızarıklık, ağrı, ısı artışı meydana gelirken ateş yüksekliği, genel durum bozukluğu görülebilir. Sıklıkla doğru yöntemle yapılmayan emzirmeler sonucunda ortaya çıkar.
Eğer bu durum ilerlerse, memede apse gelişebilir. Meme apsesi oluşmadan enfeksiyon bulguları saptanırsa antibiyotik ile tedavi edilir. Emzirme durdurulabilir. Tedavi geciktiği taktirde tek ya da çok sayıda apse görülür. Eğer apse oluşmuş ise mutlaka boşaltılması ve alınan örnekten kültür antibiyogram yapılarak uygun antibiyotik tedavisi verilir. Emzirme dışında meydana gelen enfeksiyonlar subareolar mastit olarak adlandırılır. Bu da meme başı etrafında gelişen bir iltihap çeşididir. Sigara kullanımıyla ilişkilendirilir. Hastalarda oluşan şikayetler ilerlemeden mutlaka erken dönemde değerlendirilerek tedavisi düzenlenmelidir.
Tedavisinde antibiyotik kullanılır. Apse gelişir ise, apse drene edilmelidir. Tekrarlama eğilimi gösterebilir. Mastit tanısı konmuş hastalar antibiyotik tedavisi alırken emzirmeye devam edebilir. Yeterince memenin boşalmadığı düşünülür ise pompa yardımı ile memedeki süt boşaltılır ve işlem öncesinde sıcak uygulama yapılabilir. Sıcak uygulama, meme boşalmasını rahatlatıp, hızlandırır. Kronik hastalığı olanlar ve immünitesi baskılanmış hastalarda memenin başka yerlerinde de enfeksiyon gelişebilir. Tedavi yine antibiyotik, apse gelişmişse drenaj, eğer şüpheli bir durum veya kitle söz konusu olursa biyopsi ile meme kanseri ekarte edilmelidir.
Meme başı arkasındaki kanallar içerisinde oluşan iyi huylu kitlelerdir. Genellikle 40-50 yaş arası görülür. Meme başı akıntısıyla kendini gösterir. Akıntı değişik özelliklerde olabilir. Muayenede ele gelme olasılığı azdır. Gerektiği durumlarda cerrahi olarak içinde bulunduğu kanalla ile birlikte çıkartılır. Kanlı meme başı akıntısının en sık rastlanılan sebebidir.
Nadir görülen bir meme lezyonudur. Yağ dokusundan zengin olan memelerde görülür. Travma ve enfeksiyon nedeniyle oluşabilir. Kitle oluşturması meme başında veya derisinde çekinti oluşturması nedeniyle kanser ile karışabilir. Radyoterapi ve segmental rezeksiyon sonrası sık görülür. Muayene ve mamografi bulguları meme kanserine çok benzediğinden biyopsi ya da açık cerrahiyle kesin tanı ve tedavisi yapılır.
Filloid tümör, fibroadenomun bir türü olarak kabul edilir. Hızlı büyüdüğü için ilk başvuruda fibroadenomdan daha büyük boyuttadır. Bu tümör genellikle iyi huyludur. Nadir olarak kötü huylu türüne rastlanır. Muayenede sert, hareketli ve lobüllü bir kitle olarak ele gelir. Büyüklüğü 3-4 cm üzerindedir.
İyi huylu olan türün tedavisinde etrafında meme dokusuyla birlikte kitlenin çıkartılması yeterlidir. Görüntü olarak karnabahar görünümünde olup, kistik boşluklara doğru gelişen polipoid kitle şeklindedir. Mamografide fibroadenomdan ayırt edilemez. Fibroadenoma göre daha ileri yaşlarda görülür.
Memede görülen kitlelerin %1’inden daha azını oluşturur. Kötü huylu olanlarda basit mastektomi yeterlidir. Koltuk altı lenf bezlerine yayılım bildirilmemiştir. Bu yüzden koltuk altı cerrahisi yapılmaz. Sıklıkla memede lokal nükslerle seyreder.
Emzirme döneminde veya emzirme kesildikten sonra görülen nadir bir hastalıktır. Sütün kistik bir yapıda birikmesiyle oluşur.
Meme dokusundaki süt üreten yapıların/kanalların çoğalmasıyla meydana gelen iyi huylu bir oluşumdur. Memenin herhangi bir yerinde olabilir. Sınırları net olmayan nodüller olarak ele gelir. Lezyon yaşlandıkça fibrozis gelişir. Kesin tanı için biyopsi yapılır.
Erkeklerde görülen çeşitli faktörlerin etkisiyle meme büyümesidir. Jinekomasti fizyolojik olarak yenidoğan dönemi, ergenlik ve yaşlılık döneminde de görülebilir. Patolojik jinekomasti ise, birçok kronik hastalık, ilaç ve tümörle birliktelik gösterebilir. Ancak genel olarak jinekomasti, erkek memesinde kanser riskini artırmaz. Hastaların büyük çoğunluğu estetik kaygı ile doktora başvurmaktadırlar.
Oluşumunda östrojen hormon fazlalığı, androjen yetmezliği ve ilaçlar rol oynar. 10 yaş altı çocuklarda erken ergenlik bulgularıyla olan veya olmayan jinekomasti, tümör açısından endokrin değerlendirme gerektirir. Ergenlik döneminde görülen jinekomasti tedavi edilmez, 2-3 yılda kendiliğinden düzelir ve genellikle tek taraflıdır. Nadiren tedavi gerektirecek kadar ciddi olursa veya kontrol süreci içerisine gerilemez ise, psikolojik sorunlara yol açarsa, cerrahi düşünülebilir.
Yaşlılık da görülen jinekomasti ise genellikle iki taraflıdır. Jinekomastili hastalarda ortaya çıkan ciddi ağrı, hassasiyet ve sosyal hayatı bozan durumlarda tedavi gerektirir. Medikal tedavi kullanılabilir. Cerrahi; kanser tanısı konulur ise ve kozmetik nedenlerle yapılır.
Cerrahi olarak subkutanoz mastektomi denilen jinekomasti dokusunun alınması şeklindedir. Kanser ekarte edilirse liposuction gibi minimal invaziv cerrahi yöntemler kullanılabilir. Jinekomasti, meme kanserine yol açan bir lezyon değildir.
Memenin yüzeyel toplardamarlarında pıhtılaşma ve buna bağlı olarak gelişen enflamasyon halidir. Oluşumunda lokal travma ve zorlayıcı sert hareketler sorumlu tutulur. Olayın başlangıcında memede lokalize ağrı ve hassasiyet vardır. 3-4 hafta içerisinde ağrı azalır. 5-6 hafta içerisinde lezyon tamamen kaybolur. Genellikle tedavi gerektirmez.
Gelişmekte olan ülkelerde ve immünitesi baskılanmış hastalarda sık görülür. Geçirilmiş enfeksiyon ve travma nedenleri arasında olabilir. Görüntüleme yöntemleriyle kanser, sıklıkla karıştırılabilir. Antibiyotik tedavisine rağmen tekrarlayan apseler görülebilir.
Görüntüleme yöntemlerine rağmen kanserden ayırmak oldukça zordur. Kesin tanı için mutlaka biyopsi gerekir. Küçük kitleli hastalar takip edilebilir. Birden fazla odakta ise immüniteyi baskılayan ilaçlar kullanılabilir. Bağışıklığı baskılayan ilaçlara cevap verirse cerrahi olarak çıkarılabilir. Bunun dışında enfeksiyona bağlı olan mastitte, tüberkülöz, sarkoidoz, tifo, mantar enfeksiyonları gibi enfeksiyon kaynaklara sebep oluşturur.
Genç, doğurganlık çağındaki hastalarda idiopatik lobüler granülamatoz mastit sık görülür. Bu tür diğer enfeksiyon kaynaklarına bağlı olan granülamatoz mastitlerden ekarte edilmelidir. Çoğunlukla sebebi bilinmemektedir.
Memede kitle, apse ve tekrarlayan akıntıya sebep olan lezyonlar görülür. Buna bağlı tekrarlayan mastit, apse ve meme başında çekinti olabilir. Meme kanserinin ayırtıcı tanısı yapılmalıdır. Tedavisinde kitle ve akıntı yapan sinüs ağızlarını içine alacak şekilde total eksizyon ile tedavi edilir.
Meme muayenesi, ultrason ya da mamografi hastanın kanser oluşumunu engellemez. Ancak düzenli takip ve tedavi yöntemleriyle oluşabilecek meme kanseri çok erken teşhis edilerek tedavisi yapılabilir. Hastayı hekim yılda 1 kez görür. Bu yüzden her kadın, her ay düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi (ilgili bölümde ayrıntılı bilgi alabilirsiniz) yaparak yılda yaklaşık 12 kez kendini değerlendirme fırsatı bulur.
Kendi kendine meme muayenesindeki amaç hastanın kendine tanı koyması değil, rutin kontrol öncesi saptamış olduğu anormalliği, yıllık kontrolü beklemeden hekimle paylaşmasıdır. Düzenli yapıldığı taktirde hastaların farkındalığı artar ve hastalık ile ilgili ciddiyeti anlamaları kolaylaşır. Memede bir takım değişiklikler hastayı endişeye düşürebilir.
Meme başında doğumsal olan çekintiler, patoloji teşkil etmez. Ancak yeni meydana gelmiş meme başı çekintisi kanser şüphesi ile değerlendirilmelidir. Hiçbir kadında meme simetrik değildir. Bu asimetri gözle fark edilebilecek kadar bariz olabileceği gibi, çoğunlukla fark edilemez. Bu durumda patoloji teşkil etmez. Ancak hastalar arasında estetik anlamda sıkıntı yarattığı bilinmektedir.
Meme kontrolleri en az yıl da bir kez ve düzenli olarak yapılmalıdır. Birçok hasta sadece mamografi yaptırmanın yeterli olduğunu düşünse de ve değişik branşlar tarafından değerlendirilse de meme hastalıklarının takip, tedavi ve cerrahisi genel cerrahi bölümü tarafından yapılır. Muayene, ultrason ve mamografi birlikte yapıldığında bir bütünlük teşkil eder. Birbirinin tamamlayıcısıdır. Gerek duyulduğu taktirde meme MR gibi ileri tetkiklerde yapılabilir.
Hastalar için diğer bir kaygı verici durumda mamografi sırasında memeye X ışını verilmesidir. Ancak rutin kontroller sırasında yapılan mamografinin kanser riskini artırmadığı belirtilmiştir. Hastalar mammografiyi ağrılı bir tetkik olarak düşünmekle birlikte çok kısa sürede yapılan ve her hasta için ağrı eşiği farklı olduğundan dolayı ağrıyı farklı olarak tariflemektedirler ancak hissettikleri ağrıyı da kabul edilebilir olarak bildirmektedirler.
Dünyada ortalama 8 kadından 1’inin meme kanseri olduğu bilinmektedir, bu da düzenli meme kontrolünün yapılmasını önemli hale gelmektedir.
Şu andaki mevcut tedavi yöntemleriyle meme hastalıkları ve meme kanseri tedavi edilebilmektedir. Bütün bu kontrollerdeki amaç erken tanı koyarak, hastaya daha etkili ve daha az cerrahi ve medikal sıkıntı yaşatmayı amaçlamaktadır.