Toplardamarın genişlemesiyle deri altında kıvrıntılı bir hal alarak görülebilir hale gelmesine varis denir.
Sıklıkla kanın kalbe dönüşünün en güç olduğu (yer çekiminin tersine hareket) bacak damarlarında izlenir ve bacaklardaki normal toplardamarların kapak yetersizliğine bağlı belirgin genişlemesi ve kıvrımlı bir şekil alması durumudur.
Bacaklarda görülen varis bir toplardamar hastalığı olup toplumda her beş ya da altı kişiden birinde izlenir.
Başlangıçta görüntü anlamında rahatsızlık oluşturarak ilerleyen dönemde ağrı, şişlik, kramp gibi bulgular ortaya çıkabilir. Hastalar en sık bacak da ağırlık hissi ve gün sonunda olan bacaklarda şişlikden şikayetçi olurlar. Genişlemiş toplardamarda pıhtı oluşmasıyla da trombofilebit denen ağrı, şişlik ve kızarıklık ortaya çıkabilir. Bu da hastayı günlük aktivitelerinden engeleyebilir.
Varis oluşumunu gebelik, şişmanlık, ayakta kalmak, doğum kontrol hapı kullanmak, kabızlık, yaşlılık ve genetik faktörler ile oluşabilir. Özellikle gebelik sonrası bazı hastalarda uyluk yan yüzlerinde de varis gelişimi gözlenir.
Gözle görülen varisler bir sonuçtur. Esas olan buna sebep olan toplardamar kapaklarındaki yetmezliktir. Bu yetmezliğe bağlı yukarı gitmesi gereken kan aşağıya kaçar ve göllenir. Bu da damarda basınç artışı ve şişliğe sebep olur. Bu hastalarda bacaklarda mavi-yeşil renkte şişlikler, bacaklarda ağrı hissi, şişlik, ağrı, uyuşukluk, kaşınma gibi bulgular ortaya çıkar. Böylece hem estetik hemde şikayetlerde artma gözlenir.
Varis başlangıçta sadece kozmetik bir sorun gibi algılansa da, aslında bacaklarda ağrı, yanma, kramp, yorgunluk, ayak bileğinde şişlik gibi şikayetler oluşturarak hayat kalitesini bozabilir. İlerlemiş ve büyümüş varisler pıhtılaşabilir, kanayabilir ya da ayak bileğinde yaralar oluşturabilir. Genellikle bayan hastalar estetik açından şikayetçidirler.
Sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte kalıtsal yönü bulunduğu ve bayanlar ile ayakta çalışan insanlarda daha sık görüldüğü bilinmektedir.
Varisler, kılcal damar varisleri olarak bilinen örümcek ağı görünümüne yol açan varisler, bundan biraz daha büyük toplardamarları ilgilendiren retiküler varisler ve daha büyük olan toplardamarları ilgilendiren varisler olarak görülürler.
Kılcal damar varisleri daha çok gebelik ve hormon kullanımına bağlı genç kadınlarda sıklıkla görülür. Retiküler varisler diz kapağı ve ayak bileği seviyesinde görülen mavi-yeşil varislerdir. Büyük toplardamar varisler ise yüzeyel anatoplar damarların kapak yetmezliği sonucu oluşur. Ciltten yeterince kabarık görünümdedir ve varis belirtilerinin oluşumunu sağlar. Kılcal damar varisleri sağlık probleminden çok estetik olarak rahatsızlık yaratmaktadır.
Varis tedavisinde problemli olan kapakların düzeltilmesi mümkün olmadığı için varis oluşumuna yol açan hastalıklı yüzeysel toplardamarın dolaşım dışı bırakılması gerekir. Tedavide bu hastalıklı damar ya cerrahi yöntemle çıkartılır ya da vücut içerisinde işlevsiz duruma getirilir. Böylelikle kanın doğru sistemden kalbe doğru akışı düzeltilmiş olur.
Varisin tedavisi yetmezlik olan damarın çıkartılması şeklinde yapılmaktadır. Ancak bu açık cerrahi yöntem günümüzde yerini lazer, radyofrekans ablasyon ve damar yapıştırılması yöntemlerine bırakmıştır. Genellikle günübirlik bir operasyon yöntemidir. Lokal ve sedasyon anestezi yöntemiyle uygulanabilir. Bu yöntem sayesinde hasta sosyal hayatına hızlı bir şekilde döner. Yapılan işlem hastalar açısından oldukça konforlu ve kısa süren bir işlemdir.
Son yıllarda gelişen ameliyatsız varis tedavisi yöntemleri (lazer ablasyon, radyofrekans ablasyon, buhar ablasyonu, skleroterapi ...) temel olarak damarı vücut içerisinde işlevsiz duruma getirme prensibine dayanır (Endovenöz varis tedavi yöntemleri). Lazer ya da radyofrekans ablasyon sıklıkla tercih edilmekte olup işlem tek bacak için yaklaşık 30-45 dakika sürmektedir.
Ameliyatsız varis tedavi yöntemi ultrasonografi kılavuzluğunda ve lokal anestezi eşliğinde gerçekleştirilmekte olup tamamen ağrısızdır ve bacakta herhangi bir noktada operasyon izi bırakmaz. İşlem sonrasında tedavi edilen kişinin hastanede ya da evde yatması gerekmemekte olup hemen tedavi sonrasında yürümesi istenmektedir. Sonrasında da hasta taburcu edilerek gönderilir.
Ameliyatsız varis tedavisi sonrasında hastaların yaklaşık 2-3 hafta varis çorabı giymeleri önerilmekte ve 30. gün kontrole gelmeleri istenmektedir.
Ultrasonografi ve endovenöz yöntem ile varis tedavi deneyimi yüksek kişiler tarafından işlem gerçekleştirildiğinde belirgin yan etkisi bulunmamaktadır. Ancak ultrasonografi ve endovenöz tedavi deneyim yetersizliği durumunda derin venlerde tıkanma ve akciğer embolisi gibi komplikasyonlar bildirilmiştir. Bu işlemleri deneyimli ekipler tarafından yapılması oldukça önemlidir.
Varis gelişimini engellemek için düzenli egzersiz, kilo verilmesi, uzun süre ayakta ve oturarak sabit durulmaması, dar giysilerden uzak durmak, topuklu yerine düz ayakkabı tercih etmek, ıkınma gerektiren (kabızlık) durumlardan uzak durmak varis oluşumunun engellenmesine yardımcı olur. Yapılabilecek en basit uygulama ise yürüyüş yapmaktır.
Hocam merhabalar endovenöz varis tedavi yönteminde derin benlerde tıkanma veya akciğer emboli riski yaygınmı? Tam tedaviye niyetlenmişken bu cümle ürküttü birde sıgara kullanınca risk dahamı fazla ? teşekkürler
Nazan hanım merhaba. Lazer ile varis tedavisinde derin venlerin etkilenmesi ve akciğer embolisi gibi komplikasyonların olduğu bildirilmekle beraber, deneyimli ellerde bu risk neredeyse hiç görülmemektedir. Sorunuz için teşekkür ederiz.